Eğitim politikalarıyla ilgili yanlışlıklara değinen CHP Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın, veliler ve öğrencilerin sınav sisteminden dolayı şakın olduğunu söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütçesi üzerine TBMM'de bir konuşma yapan CHP'li Akaydın, "Tabii ki muhalefet olarak görevimiz, eğitimle ilgili eksikleri ve yanlışları dile getirmek. Hepimizin bildiği gibi, eğitim, bir ülkenin geleceğini belirleyen en önemli süreçtir ve bakanlığımızın adından da anlaşılacağı üzere millî bir kavramdır yani sadece iktidarlarla ilintili değildir eğitim. Yani her platformda tartışarak kararlar alınmalıdır ama bunun böyle olmadığının da yaşadığımız süreçlerde hepimiz farkındayız. Son on beş yılda, değişen 6 bakan ve sayısız değişiklik geçiren millî eğitim politikaları gördük, cumhuriyetin temel ilkeleri göz ardı edildi, Eğitim Birliği Yasası yok edildi, Anayasa'nın 42'nci maddesi yok farz edildi, bilim dışı, laiklik dışı uygulamalara bol bol tanık olduk.
 
Bugün ülkemizin gündemindeki en önemli millî eğitim sorunları olarak: 
1)    Eğitimin kalitesizliği,
2)    Ortaöğretime ve yükseköğretime giriş sınavları,
3)    Müfredat değişiklikleri,
4)    Eğitimin laik ve bilimsel tarafının yok edilişi,
5)    Öğretim elemanlarına yapılan baskılar,
    sayılabilir.

'TEKLİ SİSTEME GEÇİŞ HAYAL'
Bu sorunların hiçbiri "Ben yaparım, olur." zihniyetiyle çözülemez, "Reis Bey istedi." diye hiç çözülemez. Millî Eğitim Bakanlığı 2018 bütçesi 135 milyar Türk lirası, genel bütçe içindeki payı yüzde 17,7, son beş yılın en düşük yüzdesi. Gayrisafi millî hasıla içindeki payı yüzde 3,90, son üç yılın en düşük yüzdesi. Daha önemlisi, millî eğitim yatırımlarının 1998 yılında bütçedeki payı yüzde 30 iken bugün yüzde 8,3'e düşmüş durumda. Bu rakamlarla, yakın gelecekte birleşik sınıfları kaldırmak da mümkün değil, orta vadeli planda öngörüldüğü üzere, 2019 yılında ikili eğitimden tekli eğitime geçiş de
sadece bir hayalden ibaret değerli milletvekilleri. Görevine son verilen on binlerce öğretmen, fikir özgürlüğü göz ardı edilerek kanun hükmünde kararnameyle işlerine son verilen yüzlerce akademisyen; bunlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarını zedeleyen otokrat ve haksız uygulamalar.

'ÇOCUKLAR HURAFELER TARAFINDAN YÖNLENDİRİLİYOR'
2014'te bitmesi planlanan FATİH Projesi, bugün âdeta duvara toslamış durumda, şimdi "2018'de bitecek." deniyor. Eğitim politikaları bilimsellikten tamamen uzaklaşmış, evrim teorisi müfredat dışı, çocuklarımız âdeta hurafeler tarafından yönlendiriliyor. Bu politikalarla, OECD ülkeleri içinde 29-30 yaş grubunun altında olan gençlerdeki hiçbir işe sahip olmama ve okulda da okumama
yüzdesi 29 olan ülkemizi bu açmazdan kurtarmamız mümkün değildir. Bizden sonraki en kötü rakam OECD'de yüzde 14. Öncelikle yüzde 30'luk eğitimli işsizliği yaratırsanız, mesleki ve teknik eğitimi özendiremezseniz, eğitimin kalitesini artırmak, "Sanayi 4" devrimini yakalamak hiç olası değildir. Dünya yapay zekâyı tartışıyor, biz ise sübyan okullarında hurafelere teslim olmuş çocuklarımıza ağlıyoruz.
'ENSAR VAKFI'NDAN ALINTILAR VAR'
Eğitimde pedagojik değerlendirmeye saygı hiç yok. Pedagogların eğitimle ilgili görüşlerini kale alan yok. Dinci vakıf ve dernekler -Ensar, TÜRGEV, TÜGVA, Hayrât, Hizmet gibi- Millî Eğitim Bakanlığı yerine eğitimi ele almış durumdalar. Bakın, bugün basında yer alan Kayseri'deki bir ortaokulda Ensar Vakfı'nın bir kitabından alıntılar var. Kitapta "Eğer ince giyinirseniz hayvanlara özenmiş olursunuz" deniyor ve bebeklere namaz kılma dayatmacasında bulunuyor bu kitap. PISA 2003 sonuçlarına göre dünyada 20 basamak gerilemişiz, TIMSS de yine öyle. Sayın Bakanımız zaman zaman "Finlandiya'da da gerileme var" diye buradan bir övünç çıkarıyor ama Finlandiya'nın dünya eğitim sistemindeki yerinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz, hiç kuşku götürmez.
'109 BİN ÖĞRETMEN AÇIĞI VAR'   
Çocuk işçi sayımız 700 bini geçmiş. 40 bin sözleşmeli, 63 bin ücretli öğretmenimiz var sosyal güvenceden ve yeterli ücretten mahrum. 438 bin öğretmen atama bekliyor. Eğitim fakültelerinde ise şu anda 650 bin öğretmen adayı var. Yani bunların da mezun olduğunu düşündüğünüzde devletten iş bekleyen 1 milyonu geçkin öğretmen piyasamız mevcut olacak ve Millî Eğitim Bakanlığı'nın bütçe konuşmalarındaki bana bugün verdiği cevaba göre de 109 bin öğretmen açığımız var şu anda Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde. 
'FATİH PROJESİ BİTMEYECEK' 
Daha bu konularda söylenecek çok şey var ama ben, özellikle FATİH Projesi'yle ilgili değerlendirmede bulunmak istiyorum. Gene, Millî Eğitim Bakanı'mızdan aldığımız duyumlara göre FATİH Projesi duvara toslamıştır demiştim. Bu FATİH Projesi'nin en önemli ayağını... Biliyorsunuz 2014'te bitmesi beklenen bir projeydi, şu anda 2017 bitmedi, 2018'e ertelendi, 2018'de de bitmeyeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz. "Dağıtılan tablet sayısı -bakın 17,5 milyon öğrencimiz var- 1 milyon 437 bin." diyor Millî Eğitim Bakanlığımız bana bugün verdiği yanıtta. Dünyada zaten böyle bir teknolojiyi kullanan başka bir ülke yok arkadaşlar çünkü "tablet" dediğimiz bilgisayar nihayet iki üç yılda teknoloji dışı kalacak bir oluşum. Ve şu anda, gene Millî Eğitim Bakanımızın verdiği yanıtta görüyoruz ki 1 milyon 375 bin tablet de öğrencilerimiz mezun olduğu için kapsam dışı kalmış. Yani şu anda 17,5 milyon öğrencisi olan millî eğitim sisteminde, değerli arkadaşlarım, tablet sayısı 60 bin civarında.
'YİRMİDE BİRİYLE MÜZE KAZANDIRABİLİRSİNİZ'
Bakın, Sayın Bakanım, size bir şey önermek istiyorum, bunu geçen sene de meclis konuşmalarında önerdim. Dün Fatih Altaylı'nın programı vardı, çok önemli, çok değerli bilim adamımız Celal Şengör, dünyada doğa tarihî ve bilim müzelerini anlattı. Türkiye'de bir tane yok böyle bir müze. Ben bunu yıllardır söylüyorum geçmiş bir rektör olarak. Şu projeye harcadığınız paranın -8-9 milyar Türk lirası olduğu ifade ediliyor- sadece yirmide 1'iyle bile Türkiye'ye bir doğa tarihî ve bilim müzesi kazandırabilirsiniz. Bakın, turistleri demiyorum, sadece çocuklarımızı bu müzelere göndererek gerçekten Türkiye'nin eğitim, öğretim ve bilim yaşamına çok büyük bir katkıda bulunmuş olabilirsiniz diye size bir öneride bulunmak istiyorum.
'NE OLACAĞI BELİRSİZ DURUMDA' 
Sınav sistemiyle ilgili de bir iki söz söylemek isterim. Biliyorsunuz, Türkiye'de, yıllardan beri, liselere girişte sınav sistemiyle ilgili ciddi değişikliklerle karşılaşıyoruz. Velilerimiz, öğrencilerimiz şaşkın, ne olacağı belirsiz bir durumda. Bugün "Bir sınav sistemi kaldırıldı." deniyor ama kaldırılmadığını hepiniz çok iyi biliyorsunuz ve Türkiye'de "merdiven altı" denilen dershanelerde de şu anda minimum saat başı ücreti 100 lira ve 200 liraya kadar çıkan ücretler karşılığında da özel öğretmenler ders veriyor zengin çocuklarına. 
'DEĞİŞİKLİK DERSANELERİ ORTADAN KALDIRIR'  
Türkiye'de şu anda bu kadar büyük talep varken sınav sisteminin kaldırılmasının mümkün olmadığını gelin kabul edelim yani Reis Bey istedi diye sınav sistemi kaldırılmaz. Ne yapmak lazım? Sadece ve sadece -bir ara bunu yapar gibi gözüktünüz özellikle yükseköğretimde- matematiksel, zihinsel beceri ve Türkçe okuduğunu anlama yeteneği üstünden sınav yapalım -kaç saat sürerse sürsün, kaç dakika sürerse sürsün- ve bu sınavdan başarılı olan öğrencilerimizi gerek liselere gerek üniversiteye girişte değerlendirelim. Bu kapsamda bir değişiklik Türkiye'de dershanelere olan ihtiyacı da ortadan kaldıracaktır çünkü bu tür becerileri kazanmak için güneydoğudaki yoksul çobanın da birtakım kitapları okuyarak beceri kazanması mümkündür.