Belki hiç farkında değiliz ama ülkemizde değişim rüzgârları esiyor. Dünya siyasetinin bumerang bölgesinde kalıyoruz. Kör düğüm olup yeniden çözülüyoruz. Bitmez tükenmez bir girdabın içindeyiz. Küresel ve siyasal iklim değişikliklerinin etki sahasındayız. Batının talepleri, kuzeyin istekleri, güneyin sorunları kara bulutlar emsali üstümüzdeki kâbustur…

“Değişimin önünde durulmaz!” denmektedir. Politikanın kırılganlığı da buradan esinlenir.  Sert direniş gösteren ülkelerin başına gelenler bilinmektedir. Dayanamamış, lider yok edilmiş, heykeller yıkılmış, harap olmuş, halk bitap düşmüş. Yumuşak direniş, esnek davranış gösterenlerse değerler yitirmişlerse de ayakta kalmayı başarabilmişler.

Türkiye değişim sürecinde askeri darbeler yanında sivil ve siyasi gelişmeleri de yaşamıştır. Liberalizme karşı verilen büyük mücadeleler sol parti ve sosyalist politikayı iktidara taşımış, milliyetçi sol söylemi yerini ümmet politikası, milli görüş saltanatına devretmiştir. Ülkücü kadro hükümet kurmaktan imtina edip, koalisyon ortaklarını seçime zorlamış ve kaderini muhalefete terk ederken, günümüzde de iktidarla ittifakı milli beka olarak yorumlamıştır…

Milli görüş gömleğinin çıkartıldığı, Avrupa Birliği hayalinin diplomasiyi aştığı, dünya liderliği için gidilmeyen ülkenin bırakılmadığı, kumpasların nam saldığı, kuvvetler ayrılığı ve anayasal değişikliğin hız kazandığı ortamın yaşandı. Parlamenter düzenden cumhurbaşkanlığı sistemine doğru uzanan referandum yapıldı, ilhak ve ittifak yoluna girildi…

Önümüzdeki yıl, 2019’da, cumhurbaşkanlığı sistemi anayasasının yürürlük oylaması var. Yani cumhurbaşkanlığı sisteminin “cumhurbaşkanı” seçilecek. Yüzde elli art bir (%50+1) barajı aşılacak ve tüm yetkileri üstlenmiş, aşırı güç sahibi başkana ve bizzat kuracağı hükümet sistemine geçit verilecektir. Seçim barajı ülkenin iki aday etrafında kümelenmesini zorunlu kılmaktadır. Kim seçilirse seçilsin “hiper yetkili” cumhurbaşkanı, söz sahibi tek kişidir!

Rejimin adı ne olursa olsun. İcra organı iyi insanlardan oluşursa iyi işler. Hiç kuşkusuz politikaya atılan, seçilmek isteyen şahsiyet iyi niyetli, halis duygulara sahiptir.  Aksi söylem terbiyesizlik olur. Siyasi partiler aday üzerinde hassasiyet gösterip iyi insanları toplum önüne sunacaklardır.  Aslında iyi insanlar özünü siyasete zorlamalıdır. Anayasa referandumunda gerçekleşen “evet” reylerinden “hayır” bloğuna kayma endişesi vardır…

Değişimin kuralı, değişimin sürdürülebilir olmasıdır. Türk seçmeni şansını iyi değerlendirecek değişmeyen değişimin kuralına uygun davranacaktır. Nice kral ve imparatorluk değişimin kuralını bozamamıştır! Ya değişirsin, ya da değiştirirler! Hakkımızda hayırlısı…