ATB'nin ağustos ayı meclis toplantısında, gündemi döviz kurlarındaki artış, hem ithalat hem ihracatçının yaşadığı sorunlarla, dalgalanma ve maliyet artışları oluşturdu. Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığındaki toplantıya, ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, yönetim kurulu ve meclis üyeleri katıldı.

DALGALANMA DEVAM EDECEK

Ağustosta sıra dışı ekonomik dalgalanmalar yaşandığını belirten Ali Çandır, bu dalgalanmaların önümüzdeki aylarda da devam edeceğinin anlaşıldığına dikkat çekti. Son birkaç aydır uluslararası ilişkiler ve ekonomik faaliyetler bakımından dünyada da sıradışı olaylar yaşandığını söyleyen Çandır, “Ticaret ve ekonomi boyutu bizleri doğrudan etkilemekte ve sarsmaktadır. Yaşadıklarımızı ve muhtemel yaşayacaklarımızı açıklayabilmek için ulusal ve uluslararası kamuoyunda sıkça dile getirilen kur, ticaret ve ekonomi savaşları söylemleriyle tanımlamak, doğru ve gerçekçi bir yaklaşım değildir" dedi.

TİCARİ VE EKONOMİK VANDALİZM

Trump ve ekibinin tüm dünyaya ve Türkiye'ye dayattığı olguların, savaş teriminin hiçbir özelliğini taşımadığını belirten Çandır, 'Önce Amerika' ve 'Yeniden Büyük Amerika' sloganlarıyla örülmüş, sonunda kendi ülkesine dönecek bumerang etkili bu politikaların, 'Güçlü alır, zayıf verir' prensibine dayandığını kaydetti. Çandır, “Bu prensibe odaklanmış ticari ve ekonomik politikalar savaş değil, ancak ticari ve ekonomik vandalizm olarak tanımlanmalıdır. Dolayısıyla Trump ve ekibinin sahip olduğu bu zihniyetle uygulayabilecekleri politikalar bizleri şaşırtmamalı. Çünkü başka bir yol bilmemekte ve öğrenmeye de hiç istekli değildirler. Sadece bizim değil tüm dünyanın bu vandallığa karşı duracağını düşünmekteyim. Çünkü bunun sürdürülebilirliği yok" diye konuştu.

5.40'IN ÜZERİ EKONOMİ DIŞI ETKENLER

Dövizde yaşananları sadece uygulanan vandalizme ya da başka tek bir konuya bağlamanın doğru olmadığını kaydeden Çandır, çok daha geniş kapsamlı ve uzun bir geçmişe sahip sorunlar olduğunu dile getirdi. Çandır, "Öncelikle 10 yıllık dönemin ilk beş yılı yani 2008-2012 dönemi ile son beş yılı 2013-2017 dönemini dolar fiyatı, enflasyon ve faiz ilişkisi bakımından birbirinden ayrı incelemek gerekir. Böylece bugünlerde yaşadıklarımızı daha doğru değerlendirebiliriz. 10 yıllık değerlendirmeyle dolar fiyatını ekonomi temelli rakamlarla hesapladığımızda, bugünlerde 4,95 TL düzeyinde bir rakam karşımıza çıkmaktadır. Buna ilaveten dolar endeksindeki yüzde 11'lik artışı da hesap edersek 5,40 TL gibi bir rakama ulaşmaktayız. Yani 5,40 TL'nin üzerindeki fiyatlamalar, ekonomi dışı faktörlerin etkisini yansıtmaktadır" dedi.

NEFES KREDİSİ GELİYOR

Piyasalarda yaşanan sıkıntılarla ilgili Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) yeni bir nefes kredisi çalışması yaptığını da duyuran Ali Çandır, detaylarının önümüzdeki günlerde açıklanacağını dile getirdi. İhracatçıları da uyaran Çandır, döviz kurundaki artışlardan yurtdışındaki müşterilerin daha önce haberdar olduğu ve ihracatçılara fiyatın düşürülmesi yönünde baskı yaptığına dikkat çekerek, “Burada ülkemizin değerlerini yok pahasına satmamak için ülkemiz ihracatçılarının çok dirayetli davranması lazım. Fiyatları düşürmemesi lazım, eskiden 10 sente satıyorsak şimdi yine 10 sente satabilmeliyiz. Müşteri baskılarına dayanamayan bazı ihracatçılar fiyatları geri çekiyor. Bugün için belki kazanıyor gibi görünse de biz orta ve uzun vadede bu fiyatları tekrar döviz bazında yükseltme şansına sahip değiliz. Bu konuda da dikkatli olunması gerekiyor" dedi.

YEM SEKTÖRÜNDE HAMMADDE SIKINTISI

Meclis üyesi Nuri Büyükselçuk, yem sektörünün dışa bağımlılığının ciddi şekilde devam ettiğini ve bugünkü kurlar nedeniyle hammadde bulmakta zorlandıklarını açıkladı. Bugünkü kurlarda kimsenin hammadde almak istemediğini belirten Büyükselçuk, “Şu an elimizdeki hammaddeleri kullanıyoruz, 15 gün sonra bunlar da bitecek. Ondan sonra üretemez duruma geleceğiz. İnsanların göz ardı ettiği ve bir süre sonra karşılarına çıkacak en büyük sorun ve maliyetlerdeki en büyük etkenlerden biri finansman giderlerindeki artış. Geçen seneye göre firmalar 2.5- 3 kat daha pahalıya borçlanıyor. Firmaların finansman gideri yüzde 200-300 arttı. Finansmana şu anda yüzde 30-35 arasında ulaşılabiliyor. Geçen sene bu 12-15 arasındaydı. Yani geçen sene firma 100 lira kazandıysa 50 lira finansman gideri ödemiş. Bu firmanın 2018'de 100 lira kazanması mümkün değil. Farzet kazandı, 50 lira olan finansman gideri 120-130 lira olacak. Yani bu senenin sonunda Türkiye'deki firmaların faaliyet karları finansman giderlerini ödemeye yetmeyecek" diye konuştu.