Dün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle Türkiye’de birçok etkinlik düzenledi. Farkındalık yaratabilmek için her yıl birçok organizasyon düzenleniyor. Birçok konuşma yapılıyor, engelli dediğimiz doğuştan ve ya sonradan bir rahatsızlığı bulunan ama aslında birçoğundan temiz kardeşlerimizin aslında bizden hiçbir farkı olmadığını, herkese aşılamaya çalışıyoruz.

Engel dediğimiz şey aslında bizim beyinlerimizde. Kolunun olmaması, kulağının duymaması, gözünün görmemesi bir engel değil yaşamak için, bir engel değil insanların içinde rahatlıkla dolaşabilmesi için. Ama bunu insanlara anlatmak bile bir dert. Kimisi onlardan korkar, kimisi nasıl yaklaşacağını bilmez, kimisi umursamaz, kimisi engelli ve ya normal fark etmez herkese zaten eziyet etmekten çekinmez. Yaşadığımız dünyadan tiksinir olduk.

Down Sendromu olan kardeşlerimiz örneğin, en basit tanımıyla Down Sendromu çocuğunuzun vücudundaki hücrelerin 46 yerine fazladan bir kromozoma, yani 47 kromozoma sahip olmasıdır. Bunun dışında bizden hiçbir farkları yoktur aslında. He şöyle büyük bir farkı var bizden, onların kalbinde zerre kötülük yoktur, olmaz.

Otizm mesela, bireyin dış dünyadaki uyaranları algılamasını, aldığı bilgileri düzenleyip kullanılmasını etkileyen, yaşam boyu süren gelişimsel bozukluktur. Bu tarz engelli diye atfedilen insanların bizden farkı sadece kalplerinde kötülük barındırmamaları ve biraz daha fazla desteğe ihtiyaç duymaları. Aileleri de zaten genelde bunu seve seve yaparlar.

Toplumumuzda bir türlü engelliyi ötekileştirme algısı yıkılamadı. Önceki yıllara göre bu algı daha çok değişmiş olsa bile hala daha devam eden durumlar var. Örneğin çalışma hayatında çok fazla yer bulamamaları ki kontenjanı olmasına rağmen. Sebebi de bazı iş yeri sahiplerinin duygusal açıdan insanları etkilermiş, görsel olarak isteneni veremezmiş gibi şeyler. Bunları söylerken bile nasıl üzüldükleri gözlerinden okunan engelliler, hayatları boyu toplumda kendilerine yer bulma çabasıyla boğuşuyor.

Örneğin benim Bursa’da yaşarken tanıştığım ve kardeşim kadar çok sevdiğim bir arkadaşım var. İşitme engeli var. Ama bu onu bizden ayıran bir özellik değil. Sonuçta tıp da teknoloji de gelişti. Cihazla benden güzel duyuyor valla J. Kalbi o kadar temiz, o kadar dürüst bir çocuk ki. Doğru bildiği bir şey olduğunda karşında kim olursa olsun yanlışı asla savunmaz. Bu engeli onun yaşam enerjisini düşüren, onu insanlardan soyutlayan bir durum değil ve zaten o da kendisine asla ayrıcalıklı davranılmasını sevmiyor. Zaten bu konuda sonuna kadar haklı o da insan bizim gibi, hatta bizden bir sıfır önde gelmiş bu dünyaya… İçinde hiçbir kötülük yok çünkü. Aklından asla kötü bir şey geçmiyor. Keşke kulağı duyanlar da birazcık onun gibi olabilse…

Bugün televizyonda bir haber vardı, dünyanın uzayda 6 milyon KM. uzaktan fotoğrafı çekilmiş. Bir toz tanesi gibi gözüken dünya, içinde öyle insanları barındırıyor ki, kibirlerinden, kinleri, egolarından yanlarına yaklaşılmıyor. Çok anlamlı bir fotoğraf aslında o… Bir toz tanesi kadarız işte. Kimsenin kimseden bir farkı, kimseden önceliği yok. Toplumsal statüleriniz sizi başkalarını küçümseme, aşağılama, dışlama hakkı vermez bundan vazgeçin.

İşte çekilen o fotoğraf

Kibir yerine birazcık sevgiyi deneyin. İnsanları sevin, hayvanları sevin, çiçeği böceği sevin. Çıkın bir deniz kenarında oturun, deniz havası alın… Rüzgarın, kuşların sesini dinleyin… Çok iyi gelecektir emin olun.  Sevmek sizi öldürmez, ama kin, nefret, kibir sizi gün geçtikçe bitirir…