İnsanlığın yaratılışı itibari ile düşünmeye ve kendisini geliştirmeye başladığı bilimsel çalışma ve ilmi verilerle gün ışığına çıkmıştır. Dinsel inanışlarda aynı şekilde seyrettiğine açıklık getirmektedir. İnanç sistemi fikir grafiğinde gidiş dönüşlü iki yönlü yola benzemektedir…

Gelişen medeniyet ve düşünen şahsiyet fikir akımlarını üretirken, diğer yandan da peygamberlerin tebliğini soruşturduğu görülmektedir. Düşünce adamı Tanrı emri tebliği incelerken varlığa ulaşma gayretindedir. Kendisini geliştirme aşamasında ufkuna doğru ilerlerken, ilham kaynaklarından da istifade etmektedir…

Varlığın nedeni enerjik dönüşüm müdür? Madde mi ruhu yaratmıştır; Ruh maddeyi mi? Beden, ruh mudur, madde mi? Canlı ve ölü neyi ifade etmektedir? Milletleşme sürecinde Tanrı’nın fonksiyonu var mıdır? Devletleşme doğallaşmayı mı getirmiştir? Önder kişiye niye imam diye hitap edilmiştir? İlmi ile amel etmeyene güven duyulur mu?

Varlığın yaşam mücadelesi sürecinde öyle düşündürücü sorular vardır ki bir kısmının yanıtı fikir adamlarınca açıklanmaktadır. Bir kısmı için ise inanç dünyası, dinler tarihi devreye girmekte ve peygamberler silsilesi toplumu uyarmaktadır. Hepsinin inandırıcılık durumu adil davranış, ihlaslı yaşam, faziletli hayat, cesur atılım ruhuyla ortaya çıkmaktadır…

İlahiyatın ilmin her sahasında önceliği kavramış olması, devletleşme sürecindeki yapılanmalarda da esintilerini göstermektedir. Her düşünce akımında da geçmişten vitamin kapma eylemi mevcuttur. Hz. Adem’in yaratılışı, Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etme niyeti, Hz. Nuh’un tufan kerameti, Hz. İsa’nın çarmıha gerilme efsanesi… en son inanç sistemlerinin dahilinde yer almaktadır. Tarih boyunca   bu efsaneler çiftleşme, yeniden olma veya iftiraya mekan bulamamaktadır….

Milletleşme süreci eski çağların iletişimsiz coğrafyasında yaşayan klanların kendi dünyaları ile ilgilidir. Ayrı dünyalar, farklı anlaşma sistemi, dillerin doğuşunu simgelemektedir. Millet sosyolojik akışını örgütlemiştir. Devlet yapılanmaları da adil ve güven önderlerin, bilgelerin, imamların etrafında kaynaşmayla sağlanmıştır. Hiçbir devlet adamı günümüzdekiler gibi fırıldak olmamıştır. Bir konuşmuş; pir söylemiştir!..

Öyle bir omurga düzeni geliştirilmiş ki ben, buna güven duyar; güvenli devlet, fikir, düşünce, ilim, irfan sahiplerine de saygı gösterir, taktir ederim. Hayat; ruh ve maddenin bileşkesidir… Uhrevi hayat, dünyevi yaşamın umut deposudur. “Ruhsuz beden ceset olur! (A.TÜRKEŞ”…