Atatürk yurt dışına bilimsel eğitim almaları için öğrenci gönderir, bunlardan birisi de Ihsan Ketin'dir.  İhsan Ketin jeoloji alanında eğitim alır ve Türkiye'deki kuzey Anadolu fay hatlarını 1948 yılında ilk kez tespit edip ortaya koyan kişidir.  Elazığ deprem bölgesidir ve yerleşim alanı asla olamaz diye raporlar hazırlamıştır. Ama Demokrat parti bu bilimsel çalışmayı görmezden gelerek orayı 1950 yılında yerleşim alanına açmıştır. (Barış Yarkadaş, İsmail Saymaz)

Sene 2020 hâlâ Türkiye'de aynı zihniyet devam ediyor. Doğayla yaşamayı öğrenmek yerine, siyasi çıkarlar, ticari çıkarlar için yetmiş yıldır birçok yanlışlıklar yapılmıştır ve yapılmaya devam ediyor.

Fay hatları deprem bölgesidir, bina yapılamaz diyerek 1950 yılında mecliste muhalefet eden CHP dinlenmemiştir.

Fay hatlarının geçtiği yerler imara açılarak evler yapılması,

Dere yataklarının imara açılarak evler yapılması,

Dağlarımızda; siyanürle altın aranması,

Yeşil alanlara, bereketli topraklara; termik santralları yapılması.

Sularımızın ve topraklarımızın zehirlenmesine sebep olunması.

Ormanlarımızda; milyonlarca ağaç kesilerek, dünyanın ve insanlığın ciğerlerinin nefes alamamasına engel olunması.

Deniz kenarlarına kum akıntısını (kum kaynamasını) engellemek için mahmuzlar (beton atılması) yapmaya başlanması. Oradaki su akıntısının yönünü değiştirmek, kumu bir bölgede tutmak demek doğanın normal döngüsünü engelleyerek oradaki ekolojik dengeyi bozmak.

Bunlarla ilgili bilimsel çalışmalar yapıldı mı? Hangi koşullarda böyle uygulamalar yapılır. Yoksa sadece yine belli menfaatler mi ön planda?

CHP hâlâ muhalefet etmeye devam ediyor; Elazığ afet bölgesi ilan edilsin diye önerge verildi, yine reddedildi. Yani insanlık ve doğa için çırpınıyorsun, ne gören var ne duyan.

Artık dünyada doğal enerji kaynakları kullanılmaya başlandı. Biz neden hâlâ dünyanın deneyip, yanıldığını anladığı elli yıl önceki uygulamaları yeni bir uygulama gibi yapıyoruz?

Artık dünyanın ekolojik sistemin korunması gerektiğine inandığı, ekolojik sistemin dünyanın ve insanlığın geleceği için önemli olduğu bilimsel olarak ispat edildiği halde neden hâlâ Türkiye'de bu önemsenmiyor?

Neden günübirlik yaşıyorsunuz, bugün belki kazançlı çıkabilirsiniz, bu uygulamalardan dolayı rahat bir yaşam sürebilirsiniz ama bunun ömrü ne kadar olur?

Neden bunların çocuklarınızın geleceğini olumsuz etkileyeceğini hiç düşünmüyorsunuz?

Neden dünyanın bu tür uygulamalardan vazgeçtiği ve bilim adamlarının bilimsel açıklamalarına ve uyarılarına kulaklarınızı tıkıyorsunuz?

Neden bu konularda araştırma önergesi veren CHP' nin önergelerini oy birliğiyle reddediyorsunuz?

Dünyada su miktarı, toprak miktarı, kum miktarı bellidir. Bunların tükenmesi insanlığın zararınadır, hatta yok olmasına sebebiyet verebilir.

Dünyada ki doğal olayları engelleyemez ve doğanın kendi döngüsünü değiştiremezsin.

Doğa senden intikamını alır, sen onunla yaşamayı öğrenmek zorundasın.

Doğanın kendi yasaları var, sen onun yasalarına saygı duymayı bilmelisin.

Doğa canlıdır ve o ölürse, sen zaten ölürsün.

Seçim senin ya çocukların için yarını düşüneceksin ya da rahat yaşamak için bugünü düşüneceksin.