Son günlerin siyaset ortamında tartışma yaratan önemli bir cümle: “Cebinde kaç paran var, kardeşim!” İyi parti genel başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Sn. Meral Akşener’in izleyicilere sorduğu değerli bir sorudur. Hem izleyicisi ile yakın temas, diyalog kurmakta; hem de seçmen kitlesinin ekonomik durumu hakkında kamuoyu yoklamasıyla durum tespiti yapmaktadır…

Her mitinginde deneylediği yöntem ile cebinde beş kuruşu bulunmayan seyircinin de bulunabileceği tasarımıyla milli ekonominin tabandaki dağılımını tespit ediyor. Orta sınıfın bulunmadığı toplumlarda bu kadar kalabalığın içinde büyük çoğunluğun cebinde Yüz Türk Lirasından fazla para bulunabileceğini sanmıyorum. Yönetim açısından halkın cebindeki düşük miktarın ortaya çıkartılması elbette hoş karşılanmaz. Yönetime göre ülke iyi yönetiliyor; ekonomi dinamikleri çok sağlıklı. Dövizdeki spekülasyonlar da dış mihraklı…

Piyasa belli. Tarım, hayvancılık gündemden düşmüyor. Şeker fabrikalarının ani satışı toplumu düşündürüyor. Et, tavuk, sebze ithalatı ve artan fiyatların frenlenememesi halkın durumunun, üretim kapasitesinin ölçülmesi gerekiyor, bu işi yapması gereken de siyasetçiler…

“Efendim bizim seçmenimiz para pul peşinde değildir! İmanı, inancı yeter!”  diyenler de çıkıyor ama kimse kusura bakmasın bu kelime ve cümlelerin toplumda neyi ifade ettiğinden az çok haberimiz vardır. İnanç ve iman esası tacirliği, tüccarlığı, ticareti bilmekten ve meslek edinmekten gelmektedir. İnsanı, insan yapan unsurların başı dünyevî ve Uhrevî hayatın bileşkesidir: “Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya; yarın ölecekmiş gibi öbür dünya için çalışmak!”

Devlet yönetiminin hassasiyetlerinin başında iç barış, ikinci sırasında ise dış barış gelmektedir. Teknoloji ve bilgisayar çağı dünyayı küçültmüş, devletleri iç içe geçirmiştir. İnanç farklılıklarına bile sınır tanımadan ticaret yapma zorunluluğu getirmiştir. En çok nefret edilen ülke malları boykot edilse bile yasaklanamamaktadır. 

Milli ülkülerin “Dokuz Işık Sistemi” devlet sektörü ve özel sektör” yanında “millet sektörü” kavramını da ilave etmiştir. Bu milletin cebinin de belirli seviyede paraya kavuşması yönünde önemli bir sektördür. Halkın, seçmenin cebindekini bilmek, sofrasını düzeltmek, mutfağını iyileştirmek devlet yöneticilerinin görevidir: “Aç milleti doyurdum. Çıplak milleti giydirdim…” diyor Göktürk abideleri, bilmek, tanımak, okumak gerekir…

“Sen, milletin cebini n’apacan, kendi cebine bak!” felsefesi siyasal muhalefette yanlış algılanabilecek olan yanlış bir cümledir. Ağızdan çıkan laf geri alınmaz. Muhalife koz olur!