ATB Ocak ayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında yapıldı. Yönetim kurulunun bir aylık çalışmasıyla ilgili üyelerin bilgilendirildiği Meclis'te ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasına, geçen hafta kentte yaşanan şiddetli yağış, fırtına ve hortum nedeniyle yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet, ailelerine sabırlar dileyerek başlayan Ali Çandır, çiftçinin zararına değindi. Kumluca'da ağırlıkla sebze üretimi yapılan yaklaşık 2 bin dekar civarında örtüaltı alan ve 400 dekarın üzerinde narenciye bahçesinin bulunduğunu hatırlatan Ali Çandır, “Finike'de 300 dekar civarında örtüaltı alan ve yaklaşık 4.000 dekar narenciye bahçesi, Serik'te 500 dekar civarında örtüaltı alan, Aksu'da 3000 dekarın civarında örtüaltı alan ve Muratpaşa'da 400 dekar örtüaltı alan ile 750 dönümün üzerinde meyve bahçesi rüzgar ve hortum nedeniyle tahrip olmuştur" dedi.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile yetkililerin, oluşan zararı hemen ödeyeceklerini ifade etmelerinin üreticileri memnun ettiğini ifade eden Başkan Çandır, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ancak üreticilerimizin beklentisi tarım kredi kooperatifleri ile bankalara olan borçlarının en az 3 yıl süreyle faizsiz olarak ertelenmesi şeklindedir. Bu afetten alacağımız ders ise bundan sonra tüm dünyayı tehdit eden iklim değişiklikleriyle ilgili tedbirlerin alınmasıdır. Yaşadığımız afetlerden sonra ülkemiz gündeminde yaş meyve ve sebze fiyatları tekrar gündeme gelmiştir. Ancak, fiyatları iki günlük hava muhalefetine bağlamak doğru değil."

İklimsel koşulların üretimde kaliteyi olumsuz yönde etkilediğine dikkat çeken Ali Çandır konuşmasına şöyle devam etti: “Üretim miktarlarında da bugüne kadar yüzde 30 civarında düşüş gözlenmiştir. En büyük sorunumuzsa güneşli gün sayısının geçmiş yıllara oranla azalmasıdır. Hava koşullarından kaynaklı ürünlerin pazara sunulmasındaki gecikmeleri de göz önünde bulundurursak; böyle dönemde fiyat hareketliliklerine şaşırmamamız gerekiyor. Özellikle gıdaya yönelik, bozulabilir ürünlerin çok olduğu dönemlerde düşük fiyatlı, az olduğu dönemlerde ise yüksek fiyatlı olması kaçınılmazdır."

TÜİK tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) verilerine de değinen Ali Çandır, şunları söyledi: “İş geliştirme ve çalışma grubumuzda yaptığımız analizlere göre ülkemiz milli geliri içindeki payımız diğer kentlere göre önemli ölçüde gerilemiştir. Örneğin Antalya'nın 2004 yılında ülke içindeki payı yüzde 3.3 iken, 2017 yılında bu pay yüzde 2.9'a düşmüştür. Antalya milli geliri içerisinde tarımın payı ise yüzde 12'den yüzde 7'ye gerilemiştir. Kişi başına gelir sıralamaları açısından ise 2004 yılında 5'inci sırada bulunan kentimiz, 2017 yılında 13'üncü sıraya gerilemiştir. Yani 2004 - 2017 yılları arasında 8 basamak gerileme söz konusu. Bu demektir ki illerarası rekabet performansında; 2004 yılında İzmir, Bolu, Bursa, Eskişehir, Yalova, Bilecik ve Kırklareli'nin üzerinde yer alan Antalya, 2017'de tüm bu illerin gerisindedir. Kentimizin 2009-2017 dönemindeki büyüme performansına baktığımızda ise; Türkiye ortalamasının oldukça gerisinde kalmıştır. Bu dönemde toplam yüzde 70 büyüyen ülkemiz ekonomisine karşılık Antalya ekonomisi yüzde 51 düzeyinde büyüme gösterebilmiştir. Tüm bu gerçekleşmeler sonrası yatırım teşvik bölgeleri gruplamasında 1. bölgede olan kentimizin 2. bölgeye düşürülmesini talep etmekteyiz."

Sektörün gelişmesi için tarımsal yatırımların 6. bölge seviyesinde değerlendirilmesinin Antalya'nın ve Türkiye'nin gelişimi için daha uygun olacağını belirten Ali Çandır, mesek komitelerinin yaptığı anket sonuçlarını açıkladı.

Ali Çandır, “Üç bölümden oluşan anketimizin ekonomik gerçekleşmeler bölümünde 2018 yılını bir önceki yıla göre nasıl geçirdiğinizi sormuştuk. Üyelerimizin yüzde 60'ının satışlarının azaldığını ve buna karşılık yüzde 94'ünün maliyetlerinin arttığını, yüzde 71'inin nakit ticaretinin azaldığını, yüzde 51'inin stoklarında değişim olmazken yüzde 32'sinin stoklarının azaldığını, ağırlaşan personel maliyetlerine karşın yüzde 54'ünün personel sayısını korurken, yüzde 17'sinin personel sayısını artırdığını, yüzde 43'ünün krediye başvurma durumunun arttığını görüyoruz. Ancak artan kredi kullanımına karşın yüzde 72'sinin öz sermaye kullanım oranının aynı kaldığı ya da azaldığını, üyelerimizin yüzde 63'ünün ise 2017'den 2018'e devreden alacaklarına göre 2018'den 2019'a devreden alacaklarının arttığı ifade edilmiştir" diye konuştu.

2019 BEKLENTİLERİ

Anketin ikinci bölümünde 2019 yılındaki ekonomik beklentileri sorduklarını aktaran Çandır, şöyle dedi:

"Buna göre üyelerimizin yüzde 62'si enflasyona oranla satışlarının azalacağı, yüzde 86'sı yine enflasyona oranla maliyetlerinin artacağı, personel durumlarının yüzde 59 oranında, stoklarının yüzde 64, kredi kullanımlarının ise yüzde 47 oranında aynı kalacağı yönünde beklentileri olduğunu belirtmişlerdir. Anketimizin son bölümünde ise 2019 yılında enflasyon, ticari faizler ve ABD Doları hakkındaki beklentilerinizi sormuştuk. Üyelerimizin yüzde 76'sı enflasyonun artacağını düşünürken yalnızca yüzde 19'u düşeceği öngörüsünde bulunmuştur. Ticari faizler artar diyenler yüzde 57 iken faizlerin düşeceğini öngörenler yüzde 19 oranındadır. Üyelerimizin yüzde 75'i 2019 yılında dolar kurunun artacağını, yüzde 17'si aynı kalacağını ve yüzde 8'i ise düşeceği beklentisinde olduklarını belirtmişlerdir."