“PROGRAMIMIZA HOŞ GELDİNİZ.”

Muhterem hanımefendiler,beyefendiler! Hepiniz programımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Kadın konusunu İslami bakış açısıyla yorumlamak, anlamak ve Müslüman kimliğimizle olayı değerlendirmek üzere bu programı tertip ettik. Bu vesileyle programın düzenlenmesinde emeği geçen tüm görevlilerimize ve siz kıymetli katılımcılara teşekkür ediyorum.

“İslam öncesi bütün medeniyetlere baktığımız zaman kadınla ilgili konular hep iç acıtıcı ve üzücü durumlardır.”

Değerli kardeşlerim! Kadın konusu tarihi süreç içerisinde hep ötelenmiş, ezilmiş ve tartışma konusu olmuştur. İslam öncesi bütün medeniyetlere baktığımız zaman kadınla ilgili konular hep iç acıtıcı ve üzücü durumlardır. Batı medeniyetinin temeli olan Yunan anlayışında kadını köle kabul eden, kadını evcil hayvanlarla değerlendiren, firavun gibi insanların çıkıp kadını köleleştirdiği, kadının ruhu var mıdır? Yok mudur? gibi tartışmaların olduğu, kadını necis ve kötülüklerin anası diye anlatılan ve hep bu şekilde haykıran anlayışlar vardır. Yunan medeniyetinin gelişmesi ve rollerin değişmesiyle birlikte kadının ilahlaştırılması mantığı ile ortaya çıkan bir kadın anlayışı ortaya çıkmıştır. Hinduizm’de kadının kocasıyla birlikte yakılması ve ölmesi gerektiği anlayışı, kadını bir eşya olarak ifade eden cahiliye Arap toplumunda kadının kendisinden utanılan, öldürülmesi için süslenip, güzel kokular sürünüp “hadi dayılarınıza gidiyoruz” denilerek babası tarafından kuyuya atılan, “babacığım, babacığım” diye haykırmaları karşısında merhametsiz ve katılaşmış kalplerin olduğu, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü, bir kız çocuğu olduğu zaman bundan utanan, onu yanında tutmak ve öldürmek arasında arada kalan ve kötü hüküm verilen bir anlayış hakimdi.

“İSLAM’IN DERDİ İNSANDIR.”

Bütün karanlıkları yok edip aydınlatan İslam’ın gelişiyle birlikte bütün hususlarda olduğu gibi kadın-erkek konusundaki bütün batıl anlayışlar yerle bir edilmiş, karanlık düşünceler yıkılmış, bütün karanlık perdeler ayrılmış ve İslam insanlığı hakka, nura çağıran yeni bir anlayış getirmiştir. İslam’ın kadınla ilgili hiç bir sorunu hiçbir problemi yoktur. İslam’ın derdi insandır. İslam insanı kadın ve erkek olarak ayrıştırmaz. Olaylara bir bütün olarak bakar ve kadının da erkeğin de yaratılmıştaki şeref bakımından, kulluk bakımından, dokunulmazlık bakımından ve hukuk bakımından eşit kabul eder. İslam, namuslu bir kadına yapılan iftirayı en büyük iftira kabul eder. İftira edenlerin de ebediyyen sözlerinin kabul edilmeyeceğini, şahitliklerinin kabul edilmeyeceğini ifade eder. Yani namuslu kadına iftira edeni toplumdan öteleyen, değer verilmeyen bir kişi olarak görür, o kişiyi toplumdan ayrıştırır ve toplumda itibar edilmez bir kişi olduğunu ifade eder.

“İSLAM, KADIN VE ERKEĞİ ALLAH’IN ÇİZMİŞ OLDUĞU PRENSİPLER ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRİR.”

Kadın konusu İslam’ın gündeminde asla tartışma konusu olmamıştır. Biz kadına kadın olarak değil; aile bağlamında bakarız. Kadın ve erkeği aile bağlamında değerlendiririz. Bu şekilde değerlendirdiğimiz zaman taşlar yerine oturur. Vücudumuzdaki organlarımız nasıl ki dengeli bir şekilde, sistemli ve düzenli bir şekilde çalışıyorsa İslam da hayata o şekilde bakar. İslam, kadın ve erkeğe Allah’ın çizmiş olduğu prensipler çerçevesinde, bir aile sistemi içerisinde değerlendirir. Kadın ve erkeğin aile içindeki rolüne baktığımızda bir puzzle gibi her şeyin tastamam yerinde olduğunu ve her şeyin yerli yerine oturduğunu göreceksiniz. İslam’ın aile sistemi bağlamında kadın meselesi ele alındığında; her şey adil, her şey mükemmeldir. Kadın, bütün zulümlerden, bütün karanlıklardan ayrılmış, tastamam bir hak ve hukuka sahiptir.

“İSLAM KADINI BULUNDUĞU ACİZLİKTEN KURTARIP ONU YÜKSELTMİŞTİR.”

İslam ilk önce kadın ve erkeği insanlık mertebesinde eşit tutmuştur. İslam kadını bulunduğu çukurdan, kölelikten, acziyetten, yoksulluktan kurtarıp onu yükseltmiş; erkeği de bulunduğu firavun anlayışındaki yükseklikten indirmiş, var olan kibrini, gururunu kırmış, rab, sahip, yöneten, vuran, kıran, öldüren değil insanlık mertebesinde kadınla eşit tutmuş, aynı seviyede birleştirmiştir. Kadın konumu itibariyle farklıdır. Kimyasal noktada, bütün varlığıyla özeldir. Erkek de özeldir. Ne erkek kadından üstündür ne de kadın erkekten üstündür. İşte İslam kadını bulunduğu yerden yukarı çıkarmış erkeği de aşağı yani insanlık düzlemine indirmiş kadın ve erkeği insanlık düzleminde, kulluk düzleminde eşit kılmıştır.

“ALLAH KADINA BEŞER OLARAK ERKEKLE AYNI MİSYONU, AYNI EŞİTLİĞİ, AYNI HUKUKU VERMİŞTİR.”

İslam’ın adalet ve anlayışına dönmek zorundayız. Allah kadına beşer olarak erkekle aynı misyonu, aynı eşitliği, aynı hukuku vermiştir. Kadın öldürüldüğü zaman kısas uygulanmayan bir anlayıştan kadın öldürüldüğü zaman kısas uygulanan bir anlayış getirmiştir. Bu noktada da kadın ve erkeği eşitlemiştir. İslam kadına yapılan iftirayı en büyük iftira, en büyük günah saymıştır. İslam’ın kadına bakışı aile içerisindeki roller itibariyledir. Hayattaki fonksiyon itibariyledir. Erkeğin ve kadının hayattaki rolleri başkadır. Kadının erkekten farklılığı erkeğin yaratılışındaki farklılığı gibidir.

“AİLEDE EN BÜYÜK UNSUR AİLE BİREYLERİNİN BİRBİRİNE BAĞLI OLMASIDIR.”

İslam, kurulan ailenin içerisinde sen ben değil biz olmayı öğretiyor. Ailede en büyük unsur aile bireylerinin birbirine bağlı olmasıdır. Ailemizle bağlı olacağız. Bağlılık ben olmazsam sen bir işe yaramazsın demek değil; sen olmazsan ben olamam demektir.

“AİLE DEMEK BİRBİRİNE YASLANAN, BİRBİRİNE DAYANAN, BİRBİRİNİ YÜKÜNÜ ALAN, FEDAKARLIK YAPAN DEMEKTİR.”

İslam aileyi bir üçgen olarak değerlendirir. Üçgeni ayakta tutan iki kenar vardır. İşte o iki kenar kadın ve erkektir. O iki kenar birbirine yaslanır ve birleşirse ayakta durur. İşte aile demek birbirine yaslanan, birbirine dayanan, birbirini yükünü alan, fedakarlık yapan demektir. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerimde “Siz birbirinizin örtüsüsünüz.” (Bakara Suresi - 187 . Ayet) buyuruyor. Örtü ne demektir? Örtü insanı örtendir, insanı koruyandır, insanı edepli kılandır. İşte kadın ve erkek örtünmekle yani evlilikle bedenen ve ahlaken hayatın bütün boyutuyla birbirine dayanan ve birbirini örtendir.

“KADIN, ÇOCUĞUNA HAYATI VERENDİR.”

Peygamber Efendimiz en değerli nimetin saliha bir kadın olduğunu bizlere ifade ediyor. İşte İslam’ın kadına verdiği ad budur yani kadının saliha olmasıdır. Kadın çocuklarını terbiye eden, çocuklarını yöneten, çocuklarına en büyük güzellikleri aşılayan mürebbidir. Kadın çocugunu doyuran değil; çocuğuna hayatı verendir. Şefkatin, merhametin, nezaketin kendisinde toplanmış olan varlıktır kadın. Bütün güzelliklerin temsilcisidir. Peygamberimiz kadınları Allahın emaneti olarak tanımlıyor ve şöyle buyuruyor “Kadınlar hakkında Allah’tan korkun.Çünkü siz, onları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve Allah’ın adını anarak (nikah kıyıp) kendinize helal kıldınız.”

Peygamber Efendimiz de erkeğin ahlakını, keremini ve şerefini de kadınla olan davranışıyla anlatıyor ve şöyle buyuruyor: “ Müminlerin iman bakımından en mükemmeli ahlakı en güzel olanlarınızdır.Sizin en hayırlılarınız da hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır.” Buyuruyor.

Cenab-ı Hak Ahzâb Suresi - 35 . Ayette “Müslüman erkekler, müslüman kadınlar; mümin erkekler, mümin kadınlar; ibadet ve itaat eden erkekler, ibadet ve itaat eden kadınlar; özü sözü doğru erkekler, özü sözü doğru kadınlar; sabreden erkekler, sabreden kadınlar; gönlünü ibadete vermiş erkekler, gönlünü ibadete vermiş kadınlar; (Allah için) yardım yapan erkekler, yardım yapan kadınlar; oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar; iffetlerini koruyan erkekler, iffetlerini koruyan kadınlar; Allah’ı çokça anan erkekler, çokça anan kadınlar; işte bunlar için Allah büyük bir ödül hazırlamıştır.” Buyuruyor.

Yine Tevbe Suresi – 71. Ayette “Müminlerin erkekleri de kadınları da birbirlerinin velîleridir; iyiliği teşvik eder, kötülükten alıkoyarlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve resulüne itaat ederler. İşte onları Allah merhametiyle kuşatacaktır. Kuşkusuz Allah mutlak güç ve hikmet sahibidir.” buyuruyor. Bu ayetteki evliya kelimesi ile ifade edilmek istenen kullukta, itaate, Allahın emrini yaşamada, cenneti kazanmada, Allahın emrini yaşama ve yaşatma birbirlerinin yardımcısı anlamındadır.

“İSLAM KADINA SOSYAL HAYATTAKİ KONUMUNA GÖRE BAKMIŞTIR.”

İslam kadına sosyal hayattaki konumuna göre bakmıştır. Allah’ın kainatta bizim için kurmuş olduğu yasalar dünya ve ahiret mutluluğumuzun vazgeçilmez değerleridir. Allahın yaratmış olduğu her kural ve kaide nasıl düzenli ve bizlere en mükemmeli sunuyorsa, Aile içindeki kadın ve erkeğe verilen roller de aynı dengede ve düzendedir. Hayatta en güzel sığınık da kişinin evidir, eşidir, çocuklardır.

“HAYATTAKİ ROLÜMÜZE GÖRE DE FARKLILIKLARIMIZ VARDIR.”

İslam aile noktasında kadının konumuna eşref-i mahlukat olarak, kul olarak, hayattan sorumlu ve mesul olarak meseleye bakar ve kadına vazife vererek, görev vererek o sorumluluk içerisinde de ayrı bir norm verir. Hayattaki rolümüze göre de farklılıklarımız vardır. Yaratılışta, kullukta, hukukta, kadın ve erkek eşittir ama misyon ve görev bakımında eşit değildir. Mesela cihat etmek, savaşmak erkeğe farz kılınmışken kadına farz kılınmamıştır.

“AİLE MAHREMDİR, DOKUNULMAZDIR.”

İslam hicaptır. Örtüdür. Cazibeyi örtmektir. Aile mahremdir, hürmet edilendir. Dokunulmazdır. Peygamberimiz “Kim ailesini korumak için öldürülürse şehittir” buyuruyor. Aile bir milletin temelidir. İstiklal Marşımızda Mehmet Akif ERSOY’un da “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” dizelerinde ifade ettiği gibi aile bizim en büyük değerimizdir. Yine İstiklal marşımızda bize istiklalimizin, bağımsızlığımızın temelinin bizim için en büyük değer olan aile olduğu ifade ediliyor.

Ailemiz sönmedikçe bu millet daima ayakta kalacaktır. Onun için bütün emperyalist anlayışlar bu Aziz Türk milletinin ilk önce ailesini yıkmak, kadını işlevsiz hale getirmek, kadını materyalist dünyasının bir metası haline getirmek ve kadını annelik rolünden çıkarmak için uğraşmaktadır.

“KADIN VE ERKEK MUTLULUĞU VE HUZURU ELDE ETMEDE BİRBİRİNİN DESTEKÇİSİDİR.”

Bizler kadını ve erkeği ailenin merkezinde görüyoruz. Her ikisi birbirini tamamlayandır. Kadın ve erkek dünya ve ahreti kazanmanın adıdır. Kulluğu yerine getirmede, hayatı kazanmada, mutluluğu ve huzuru elde etmede birbirinin destekçisidir. Birbiriyle yarışan değil; birbiriyle yardımlaşandır. Yardımlaşan aileler de her zaman mutlu ve huzurlu olmuştur. Yarışanlar her zaman kavga etmiş ve huzursuz olmuşlardır. Ailemizde benim senin sözü değil Allah’ın sözü olduğu zaman o evde mutluluk ve huzur olmuştur.

Bu duygu ve düşüncelerle katılımlarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyor. İnşallah sizlere ufuk açacak, gönlünüze huzur verecek, bakış açınızı İslam’a göre yönlendirecek konuları ele almışımdır. Cenab-ı Hak daima hakkı söylemeyi hakkı yaşamayı bizlere nasip eylesin. Hepinize hayırlı ömürler diliyorum.” Dedi.